Salı, Ağustos 12, 2014

Gidiyorum...

Saat ayrılığı epey geçiyor, vakit gelmiş. Vedaları ertelemeyi sevemedim hiç. Neresi olursa olsun, nereden gideceksem gideyim, can havliyle gittim. Ve artık gidiyorum..

Bu şehrin yağmurlarında ıslanmışlığım var, kar yağarken, soğuğunda kalbimin buz tutmuşluğu var. Sokak lambalarının altında bekleyen yalnızlıklarım var. Denize karşı içilmiş kahvelerim, gülerek uyanmışlıklarım ve bir bankta defalarca yakılmış sigaralarım var. Hepsini bırakıp gidiyorum, bu şehir beni unutmamalı diyorum, unutamaz. Bu şehrin sokaklarında aşık olmuşluğum var.

Bütün kıyafetlerimi toplayamadım, birkaç bir şey var benden kalan ve elbet üzerine kokumun sinmişliği var adam. Benden kalanlara tahammül edemeyeceksin biliyorum, hepsini yak.

Islak çamaşırların kalmış. Yarın ne giyeceğini düşünme diye astım hepsini. Ütülü gömleğin yok. Bu kafa karışıklığında bir de onu düşünemedim, sen halledersin. Ne yersin bilmiyorum, yemekte yapmadım bugün. Bir gitme telaşı var ki bende sorma gitsin.

Hazırım artık gidiyorum..
Gözyaşlarımın düşmüşlüğü var ellerine, çocuk gibi kahkahalarım var senden doğan. Onlarda kalsın sende, istemiyorum. Nasıl geldiysem sana, öyle gidiyorum.

Son cümlelerim yok söyleyecek. Son cümlelerin sonu gelmez hiç bilirsin.

Ben daha seni sevemeden, yüreğini sevmiştim adam! Öpüyorum yüreğinden. Kendine iyi bak demiyorum, kim olacaksa yanında, söyle iyi baksın sana. 

Sen kendine bakamazsın adam! Biliyorum.

0 yorum:

Yorum Gönder